Yuval Noah Harari’nin 21. Yüzyıl İçin 21 Ders kitabında, 2050’de başarılı olmak için yeni fikirler ve ürünler keşfetmek yetmeyecek, kendinizi yeniden ve yeniden keşefetmeniz gerekecek der. Ölümsüzlük, ya da daha mütevazi düşünürsek insan ömrünün uzaması konusu da günümüzde milyarlarda doların harcandığı bir endüstri olmuş durumda. Yani iki yönden geleceğe dair gelişim planlarında çocuklarımızın bugünden geleceğe hazırlanması konusunda stres olmalıyız: Hem dünyanın değişim hızı arttı, hem de daha uzun yaşayacak nesiller geliyor.
Uzun yaşama ve dünyanın değişim hızına ayak uydurma konusunda birkaç kötü haber var bu yazıda size hatırlatmak istediğim. Öncelikle, resmi eğitim hayatı olarak geçirdiğimiz hayatımızın ilk 20 senesinin üstüne yatıp ta hayatımızın geri kalanında bu birikimden medet umma ihtimalimiz ortadan kalkıyor. Diğer kötü haber ise, eğitim sisteminin bu değişime ayak uydurmaya hiç niyeti yok. Yani sonuçta eğer siz çocuklarınızın geleceğe hazırlanması için birşeyler yapmazsanız okulların birşey yapması pek kolay olmayacak. Sonuçta herkes aynı okullara gidiyor, o halde benim çocuğum niye geri kalıyor diye düşünüyor olabilirsiniz; ancak fark şu ki bilgiye ulaşımın kolaylaştığı, değişim hızının baş döndürücü seviyelere geldiği dünyamızda sizin çocuğunuz ile geleceğe hazırlanmaya çalışan minik rakiplerinin arasındaki mesafe geometrik olarak açılıyor. Son kötü haber şu ki; okullarda öğrenilenlerin birçoğu bundan 30-40 yıl sonra geçerli ve doğru olmayabilir. Geleceği öngörme konusunda değişim hızı yavaşken bile doğruluk oranımız çok düşükken, bugün geleceği tahminlemenin imkansız olduğunu söylemek abartı olmaz. Bu durumda çocuklara ne öğretelim, onları geleceğe nasıl hazırlayalım?
6 yaşında bir oğlum var ve yeni birinci sınıfa başladı. Ben de her araştırıcı anne gibi farklı eğitim kurumu sistemlerini inceledikten sonra birine karar verdim ve merakla neler yaptıklarını izlerken kendim de oğlumun gelişimine katkıda bulunmak için çabalarımı sürdürüyorum. Okulların hala hepsinde farklı dozlarda çocukları bilgi ile yükleme, sosyal faaliyetlere yönlendirme, spora teşvik etme ya da açık büfe gibi tüm opsiyonları önüne yığıp; seçeneklerden birine aşık olana kadar çocuğun maymun iştahını alkışlama eğilimi sürüyor. Bu karmaşa içinde öğretmenlerin işi elbet çok zor. Bizim gibi talepkar ve çok bilmiş veli grupları, doğduğundan beri şımartılmış ve dijital ekranlar dışında hiçbirşeye odaklanamayan çocuklar, hergün değişen milli eğitim sistemi ve sürekli yeni içerikler.
Peki bizim öğretmenlerden beklentimiz ne olmalı? Madem bilgiye bu kadar kolay ulaşılabilen bir zamandan geçiyoruz, o halde öğretmenin görevi bilgi vermek olmamalı; bu konudan onları azad edebiliriz. Ancak onlardan daha zor olanı beklememiz gerekiyor. Bilgiden anlam çıkarmak, hangi bilginin önemli olduğuna dair algıyı geliştirmek ve en kıt kaynak olan zamanı doğru yönetmeyi çocuklarımıza öğretmek. Oğlum daha çok küçük ama benim ona anlatmaya çalıştığım konuların başında zamanın en kıt ve değerli kaynak olduğu geliyor. Bir de; hayatın sandığı kadar kolay olmadığını anlatmaya çalışıyorum ama daha pek te mesafe katedemedim. Bir engelle karşılaşır karşılaşmaz yüzü asılıyor, sinirli bir hal alıyor ve adeta tüm enerjisi yok oluyor. Ona zorluklara karşı yılmamayı, hayatın içinde herşey olduğunu konuşuyoruz bol bol.
Okulların da teknik içeriği bir tarafa bırakıp daha hayata hazırlayıcı davranışların üzerinde durmayı önemsemesi gerekiyor. Yenilmeyi, yenilince ayağa kalkmayı, araştırmayı, kendini geliştirmenin önemini çocuklarımıza benimsetmeyi hedeflemeleri gerekiyor. Tıpkı bir yönetim danışmanlığı firmasının çalışanları gibi, hiçbir fikirleri olmayan bir konuda kısa sürede bilgi sahibi olabilmeyi, bunun için de nereye bakacaklarını öğrenmeleri gerekiyor çocuklarımızın. İletişim becerileri, ikna ve müzakere kabiliyetleri, karmaşık olaylara sakinlikle yaklaşıp yapısal ve yaratıcı düşünebilmeyi kavramaları gerekiyor.
Kolay mı? Kesinlikle değil. Öğretmenlerin formasyonu da eski okul sisteminden geliyor. O halde onlardan beklentilerimizi çok yüksek tutmamalı, elimizden geldiğince biz de çocuklarımızın yeni Dünya düzeninde yetişmelerine katkıda bulunmaya çalışmalıyız. Yuval Noah Harari’nin 15 yaşındaki gençlere verdiği tavsiye; yetişkinlere fazla kulak asmamaları yönünde. “İyi niyetli olabilirler ama dünyanın gidişatı ile ilgili bir fikirleri yok”.