Dünya nüfusu, son 50 yılda 2 katına çıktı. Öyle görünüyor ki yakın zamanda da 10 milyara varacak. 3 milyar kişi ise gıda zincirinde normalden daha fazla et, süt ve yumurta tüketiyor. Bu gelişmelere paralel olarak dünya ekonomileri arasındaki güç dengeleri de hızla kabuk değiştiriyor. Uzmanlara göre dünya tarihinin gelecekteki en büyük restleşmeleri artık petrol üzerinden değil gıda savaşları üzerinden şekillenecek. Gıdaya hükmeden dünyaya da bir nevi hükmedecek.
Zaten son veriler bu değişimin başladığını açıkça ortaya koyuyor. Raporlara göre, Türkiye 2040 yılına kadar çölleşecek, orman yangınları artacak, tarımsal hastalıklar artacak. 41 ülke içinde 1990 ve 2004 yılları arasında karbondioksit artışı en yüksek ülke olarak Türkiye görünüyor. Sürdürülebilir Kalkınma Derneği’nin hazırladığı rapora göre Türkiye, çölleşme başlamasından sonra gıda bakımından dışa bağımlı hale gelebilir. Bu senaryonun en başında Akdeniz Bölgesi’ndeki nehir ve barajların kurumasıyla azalan sulama imkanları pamuk üretimini düşürecek. Hatta Akdeniz Bölgesi’ndeki pamuk üretimi Karadeniz Bölgesi’ne kayacak. Karadeniz ısınırken pamuk üretimi artarken, çay ve fındık üretimi düşüşe geçecek. Ayrıca şeker pancarı üretiminde de düşüş beklenmesi küresel ısınmanın Türkiye’yi nasıl düşündürücü bir hal alacağını gözler önüne seriyor.
Türkiye bu alanda geç de olsa önemli adımlar atmaya başladı. Yakın zaman önce Tarım ve Orman Bakanlığı tarımsal faaliyetlerin dijitalleştirilmesi amacıyla çeşitli tarım faaliyetleri ve uygulamaları yönetmelik yayınladı. Ancak önemli olan üreticinin yeni tarım teknolojilerine bir an önce ulaşması ve bunun için de finansal destek yapılarının kurulması.
Türkiye’de kişi başına tarımsal ürün arzının 1000 doların üzerine çıkması gerekiyor. Türkiye’nin tarımsal ürün ihracatı bugün 28 milyar dolara doğru koşarken, hem tarım ihracatını artırmak hem de iç piyasaya yetecek kadar üretim yapmak için bu hacmin de toplamda 100 milyar dolara yaklaşması gerekiyor. Bu kapsamda özellikle atıl tarım arazilerinin envanter tamamlama çalışmaları ile hayata geçirilmesi gerekiyor. Çeşitli nedenlerle ekilemeyen 2 Milyon hektar tarım arazisi, tarımsal üretime kazandırılırsa 20 Milyar TL gelir artışı kısa sürede sağlanabilir. Ancak bana göre en önemli tarımsal devrim dijitalleşme ile gelecek. Artık tarlalarda son teknoloji traktörler, dronelar ve sensörler kullanılıyor.
Dijital teknolojiler çiftçilere gübreleme ve bitki koruma ürünlerini daha hassas uygulayabilme imkânı sağlıyor. Çiftçilerin kullanacağı özel hava durumu uygulamalarıyla hava kaynaklı verim kaybı yüzde 25 azaltmak kolaylıkla mümkün. Son olarak, McKinsey’in araştırmasına göre tarımda dijitalleşmenin küresel ekonomiye katkısı 2025 yılına kadar 330 milyar doları bulacak. Bu pastadan payı alamayan ne yazık ki ithalatçı ve dışa bağımlı ülke konumuna düşecek