Türkiye’deki aile şirketlerini önümüzdeki süreçte ciddi sıkıntılar bekliyor. Zira birçoğu (yüzde 78) üçüncü kuşağa mirası devretme aşamasında. Tam da bu süreçte aile şirketlerini neler beklediğini size anlatmak istiyorum. Sonra da çağımızın dijital gereçleri bu konuda neler sunmaya başladı onu anlatacağım. Bugüne kadar yaptığım birçok röportaj ve akademik araştırmada aile şirketlerinin 4 evreli bir süreç yaşadığını gözlemledim.
1. İdealizm
Bu süreç şirketlerin varoluşunu ispatlama sürecini kapsıyor. Bin bir türlü zorlukları aşıp bir hedef ve amaç uğruna tüm hayat enerjisinin seferber edildiği bir dönem. Sadece patronun değil, çalışanların da şirket değerlerine aidiyetinin en yüksek olduğu dönem.
2. Geliştiriciler
Varoluş ispatlanıp, öz güven yerine geldikten sonra gelişim, büyüme ve yayılma süreci başlıyor. Bu görevi şirketin ikinci kuşak temsilcilerinin ağırlıklı olduğu ekip üstleniyor. Aslında şirketin yaşam ömrünü belirleyen en kritik temel burada atılıyor. Çünkü o şirketlerin ne kadar uzun yaşayacağı, geliştiricilerin ne kadar sağlıklı ve doğru adımlar attığı ile doğrudan alakalı. İstatistiklere göre Türkiye’deki aile şirketlerinin yüzde 60’ı ikinci kuşak hatalarının sebebiyle parçalanıyor.
3. Keyifçiler
Evet, üçüncü kuşak temsilcileri bana kızmasın ama genel anlamda bu kuşak ‘keyifçiler’ olarak adlandırılıyor. Aile içi düşünce farklılıklarının hat safhada olduğu ve aidiyet duygusunun eridiği bir dönem. Üçüncü kuşaklar, bir yandan kendilerini aileye ispat etmeye çalışsa da daha çok kendi hayat standardının kalitesi ile ilgilenirler. Büyüklerine yansıtmamaya çalışsalar da hobileri şirketin sıkıcı yönetim kurulu toplantılarından daha önemlidir. Hatta kafalarında hobilerine yönelik iş kurma, kendini burada ispatlama evreleri baş gösterir. Butik otel, sanat merkezi tasarım atölyeleri bu girişimlerin en bilinenleridir. Bir yandan da miras kavgaları baş gösterir. Aidiyet duygusu güçlü bir şekilde eriyordur artık…
4. Parçalanma/Çürüme
Dünya üzerinde 10 kuşaktır devam eden aile şirketleri var. Ancak genel tablo bu şekilde ilerliyor. Keyif ve aidiyetsizlik dönemlerinden sonra kaçınılmaz olarak çürüme dönemleri gelir. Sadece şirketlerde değil, devletlerde de süreçler benzer ilerler.
Peki yüzlerce yıldır yaşanan bu döngüyü neden kıramıyoruz? Cevabı genetik kodlarımızda gizli. Zira, insanoğlu her üç nesilde bir tamamen yenileniyor ve geçmiş ile bağı reel olarak kopuyor. Yine aynı hataları yapmak üzerine bir daha kurgulanıyor. Ama bugün hiç olmadığımız kadar şanslıyız. Zira üçüncü kuşağın imdadına yapay zekâ yetişmek üzere. Yakın zaman önce okuduğum bir araştırmada tüm tarihin bir yapay zekaya yüklenmesi ve devlet yönetimleri için kullanılması anlatılıyordu. Bu kadar iddialı olmasa da yakın zamanda şirket yönetimlerinde yapay zekânın da bir koltuğu olacağı açık.